
Çeşme’de kalabalık bir kafede etrafa göz gezdiriyorum.
Kızlı erkekli gruplar var. İlk geldikleri sırada neşeli, canlı ve konuşkanlar.
Fakat bir süre sonra durum değişiyor.
Kızlar cep telefonlarının fotoğraf albümünü (kim bilir kaçıncı kez) gözden geçirmeye, erkekler ise mesajlaşmaya başlıyorlar.
Sonuç… Zihinlerinin bir bölümü o masadan çok uzakta!
Açılan konular, yapılan dedikodular hiçbirini harekete geçirmez oluyor.
Bütün heyecanları Blackberry ve iPhone’larına odaklanmış!
Aralarındaki iletişim koptu kopacak noktada! Fakat hâlâ aynı masadalar!
***
90′ların sonundan beri hep aynı şey tartışılıyor. Cep telefonları beyne zararlı mı?
Gerçek şu ki, elimizde bilimsel nitelikte bir sonuç yok!
Geniş kapsamlı ve uzun vadeli araştırmalar gerekiyor.
O arada hem “şehir efsaneleri” dallanıp budaklanıyor hem de dijital iletişim teknolojisi gelişip değişiyor.
Belki de asıl sormamız gereken şu: Cep telefonları neye zarar veriyor, neyi öldürüyor?
Beyin değil ama neyi? Yukarıda anlattığım sahne bu sorunun cevabı olabilir mi?
Mesela cep telefonları “sohbet kültürü” nü ve kanlı canlı iletişimi öldürüyor olabilir mi?
***
Yıllardır teknolojinin gündelik hayata etkileri üzerinde çalışan
ABD’li tanınmış psikologlar Steven Stern ve Peter Crab geçenlerde “Teknoloji tuzakları” başlıklı bir makale yayımladılar.
Dikkat çektikleri nokta şu…
Hani nasıl “fast-food” alışkanlığı ve dışarıda yemek yeme kültürü evdeyken sahanda
yumurta pişirme becerimizi bile giderek öldürüyorsa…
Teknolojik ürünlerin de benzer bir etkisi var.
Crab ve Stern’e göre yakında doğru düzgün ve karşımızdakinin gözünün içine bakarak konuşmayı beceremez hale gelirsek
şaşırmamak gerek!
İşte dijital hesap makineleri!
Üzerinde durulmayacak kadar basit bir gelişme gibi görünüyor, değil mi?
Ama Batı’da ilköğretim çağındaki çocukların bu yüzden “dört işlemi” bir iki yıl içinde
unutuverdikleri araştırmalarla kanıtlanmış.
.
Haşmet Babaoğlu